Farkında olarak ya da olmayarak yaptığımız yüzlerce, binlerce davranış, ağzımızdan çıkan
milyonlarca kelime nereye gidiyor? Yok mu oluyorlar? Sadece hatıralarda mı kalıyorlar? Yoksa geleceği üretmeye devam mı ediyorlar? Dün bugünü ve bugün yarını üretmeye,
biçimlendirmeye devam mı ediyor yoksa?
Bilinçli ya da bilinçsiz, egoist ya da diğergam olsunlar, davranışlarımızın yarattığı sonuçlar
nelerdir? Söze ve davranışa dökmediğimiz düşüncelerimizi de bir davranış, bir eylem olarak
kabul edemez miyiz? İfade etmediğimiz, hayata geçirmediğimiz düşüncelerimiz, inançlarımız, fikirlerimiz sonuçlar doğurmaz mı?
Yaşamı ister materyalist ister maneviyatçı bir bakış açısıyla yaşayalım, davranışlarımız,
farkında olduğumuz ya da olmadığımız, görebildiğimiz ya da göremediğimiz, bildiğimiz ve
bilmediğimiz sonuçlar doğurdu, doğurmaya devam ediyor ve doğuracaklar. Biz çoğunlukla
başımıza gelenleri kendi geçmiş davranışlarımızla, kendi seçimlerimizle, hayatla kurduğumuz diyalogla ilişkilendirmek konusunda zorlanır, başkalarını bahane eder, özellikle
başaramadığımız, çuvalladığımız zamanlarda bize bağlı olmayan şeyleri, dünyayı, iyi niyetli, ilgili olmayan kişileri suçlarız. Hata hayatımızın büyük bir kısmının aslında bizimle bağlantısı olmayan faktörlerce yönetildiğini düşünürüz. Çünkü hayatın en ufak olaylarından en büyük kırılma anlarına kadar sürekli bir özeleştiri ve muhasebe içinde olmak insan için zor ve ağır bir yüktür. Başımıza gelen kötü, dramatik, travmatik olayları kendi “kötü” ve kaçınılmaz kaderimize mal etmek daha kolaydır.
Bilim bize şeylerin matematiksel bir neden-sonuç ilişkisi içinde olduğunu söyler. Bu
nedenselliği düşüncelerimizde ve davranışlarımızda da aramak gerekmez mi? Her gün damla damla emek verdiğimiz konuların zamanla meyvelerini vermesi, hayata sağlam
değerlerimizin olmasının sağlıklı ilişkilerle taçlanması şaşırtıcı mı? Ya da ihmal ettiğimiz
konuların sürekli kaldığımız bir ders gibi karşımıza çıkması, verdiğimiz sözleri tutmadıkça
diğerlerine olan güven ve saygı kaybı, programsızlığımızın zamansızlıkla, sınırlarımızı
bilmemenin, hayır diyememenin istismar edilmeyle, kendi kaynaklarımızı etkin
kullanmamanın her çeşit yoklukla sonuçlanması şaşırtıcı mı?
Ne ekersek onu biçeriz. Görünen o ki yaşadığımız an’ın bizim etki ve sorumluluğumuz
altındaki kısmını ne kadar fark eder, kabullenir ve ektiklerimize ihtimam gösterirsek kısa ve
uzun vadede biçeceklerimizin de o kadar sorumluluğunda oluruz

YORUMLAR