İçinde bulunduğumuz günlerde herkes aynı soruyu soruyor:
“Ne oluyor? Bu gelişmeler ne anlama geliyor?”
Vatandaşından gazetecisine, siyaset bilimcilerden televizyon yorumcularına kadar herkes, Türkiye’nin yeni yüzyılı adına tarihi bir eşiğe işaret eden “Terörsüz Türkiye” sürecini anlamaya çalışıyor.
Bu şaşkınlığın en temel sebebi ise hiç kuşkusuz, ezberleri bozan ve siyasal analiz kalıplarını yerle bir eden Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıdır.
56 yıllık bir çınar olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin, 28 yıldır Genel Başkanlığını yürüten Sayın Devlet Bahçeli; ömrünü devletinin âli menfaatlerine, milletinin birlik ve dirliğine adamış bir liderdir. Ne var ki MHP, yıllar boyunca kimi çevrelerce “çatışmadan beslenmekle” itham edilmiştir. Oysa bu büyük camianın kuruluş felsefesi ve temel ilkeleri bellidir:
Kardeşliği büyütmek, millî birliği tahkim etmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek.
Bugüne kadar MHP’nin politik hattı, zamanın ruhuna ve devlet aklının ihtiyaçlarına göre şekillenmiş; fakat hiçbir dönem bu temel ilkelerden sapılmamıştır. Kimi zaman anlaşılamayan, kimi zaman yanlış görünen ama tarihin akışı içerisinde haklı olduğu doğrulanan kararların tümü bu amaçlarla alınmıştır.
Şimdi ise Terörsüz Türkiye’nin mimarı olan bu siyasi hareketin Liderinin açıklamaları, anlık, tekdüze, dar açıdan gerçekleştirilen değerlendirmeler ile yine anlamlandırılamamaktadır.
Dünyada farklı ülkeler uzun yıllar mücadele ettikleri terör örgütleriyle çeşitli süreçler yürütmüştür:
Kolombiya, 52 yıl süren FARC terörüyle müzakereler sonunda barışa ulaşmıştır.
İspanya’da 1959’da kurulan ETA, 2017’de silahları tamamen bırakmıştır.
Kuzey İrlanda’da yaklaşık otuz yıl süren şiddet olaylarına sebebiyet veren İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) örgütü, 1998'de imzalanan “Hayırlı Cuma” anlaşmasıyla silah bırakmıştır. Müzakereler tam 13 yıl sürmüştür.
Her ülkenin tarihî ve sosyolojik gerçekliği farklıdır. Bu örnekler Türkiye’ye model değil, sadece barış süreçlerinin çeşitliliğini gösteren tecrübelerdir.
Pek tabi devletlerin mücadele verdiği örgütler ile yürüteceği süreçler birbirinden farklılık göstermektedir. Barışın tek bir reçetesi yoktur. Her bir süreç, kendi içerisinde sosyolojik ve toplumsal gerçeklikleri doğrultusunda çözümlenerek yol kat etmektedir.
İşte tam da bu noktada, kalplerde şüpheye yer vermeyecek; siyasi hayatı boyunca davasından, inancından ve duruşundan bir an dahi olsun taviz vermemiş, sürecin Türk devlet kimliğine yaraşır bir şekilde yürütülmesini sağlayacak bir Lider taşın altına elini koymuştur. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli beyefendi Terörsüz Türkiye sürecini başlatmıştır. Zatıalileri, ne şehit ailelerimizi ve gazilerimizi incitecek bir davranışın ne de devletimizin âli menfaatlerinin göz ardı edileceği bir sürecin içerisinde bulunulmasına asla müsaade etmeyeceğine hiç kimsenin şüphesi yoktur.
Allah kendisine uzun ömürler versin, başımızdan eksik etmesin. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli beyefendi 77 yaşında, 28 yıldır da Genel Başkanlık görevini yürütmektedir. Dünyevî hiçbir makam ve güç onu doğru bildiğini yapmaktan geri durduramamıştır. Dünyevî, şahsi bir menfaat beklentisi olduğuna dair ne yanındakiler ne siyasi rakipleri ne de onu tanıyanlar bir gün dahi şahitlik etmemişlerdir.
Peki kendisi neden bu çıkışları yapmaktadır?
Neden bu çıkışları yaparak vicdanları kararmış şahsiyetsizlerin hakaretlerine maruz kalmaktadır?
Bu çıkışları yapmasa kim kendisine ne diyebilirdi?
Kim kendisine “Neden terörü bitirmek için tüm siyasi hayatını riske atmıyorsun?” diyebilirdi?
Soruyorum size: Siz yapabilir miydiniz? Cevap belirsiz. Çünkü bu yükü biz taşıyamayız.
Bu yükü ancak “Önce Ülkem ve Milletim, Sonra Partim ve Ben” diyen; kendi siyasi ve şahsi çıkarlarını hayatı boyunca bir an dahi düşünmeyen, sadece devletinin ve milletinin hayrına olan işler için hareket eden bir devlet adamı, bir Bilge Lider sırtlanabilirdi; öyle de oldu.
Sayın Devlet Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye sürecinde çizdiği hat son derece nettir:
Silahlar gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir.
Müzakere yoktur, taviz yoktur, teslimiyet yoktur.
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Terörsüz Türkiye hedefimiz, bu ebedi bütünlüğü korumak, kollamak ve yeni yüzyılda bütün yönleriyle güvenceye kavuşturmaktır.
Bugünlerde ise akıllardaki soru şudur:
“İmralı ile neden görüşülmeli?”
Peki tersiyle soralım:
“Görüşülmemesi Türkiye’ye ne sağlar?”
İmralı’dakinin kurduğu terör örgütü binlerce insanımızın ölümüne, ailelerin dağılmasına, milletimizin gözyaşlarına sebebiyet vermiş olduğu sonuna kadar doğrudur. Bunları inkâr edenin kanı kurusun. Kimse bir terör örgütünün değil kurucusu, mensubu ile görüşmek; yan yana gelmek dahi istemez.
Peki ama 47 yıldır savaştığımız bu örgüt bugüne kadar silahlarını bırakmamışsa; ülkemizin etrafında başka tehditlerin sayısı her geçen gün artarak devam ediyorsa; ülkemizde iç cephede barışın ve kardeşliğin hâkim olmasını, Mehmetçiklerimizin şehit olmamasını istiyorsak, evlerimize bir ateşin daha düşmesine yüreğimiz katlanamıyorsa ne yapmalıyız?
Amasız, fakatsız, pazarlıksız bir şekilde; nasıl ki terör örgütüne silahlar bıraktırılmasında, PKK örgütünün feshedilmesinde bu kanal işletilmiş ve kullanılmışsa; arzu edilen barış ve kardeşliğin tam manasıyla tesisi için de bu görüşme şart ise, barış ve kardeşliği isteyen sorumluluk sahipleri bundan geri duramayacaktır.
“Bunları söylemek ve konuşmak kolay.” diyenler olabilir. Ben de aynısını düşündüm ve sordum kendime:
“Peki şehitlerimizin aileleri ne diyor?”
En son düşen askerî uçağımızda şehit olan Hava Astsubay İlker Aykut’un kıymetli babası Ünal Aykut amcamız:
“Beni Devlet Bahçeli’ye götürün. Ömrüm boyunca bir kez olsun görmek isterim.” diyerek, evlat acısını yüreğinde yaşadığı dakikalarda Liderimiz Devlet Bahçeli’ye güvendiğini ve inandığını haykırıyor adeta.
İyi ki’miz Eren’imizin ayağının altına paspas olunulası annesi Ayşe annemiz sözlerinde:
“Benim evladım şehit edildi, daha Erenler şehit edilmesin. Yeter ki daha evlatlarımız, Erenlerimiz şehit edilmesin. Daha hiçbir anne ağlamasın.” diyerek, içindeki evlat acısı ile başka analar ağlamasın diye dua ediyor ve süreci destekliyor.
Biz de diyoruz ki:
Bu topraklarda terör bitsin.
Kardeşlik büyüsün.
Evlatlarımız yaşasın.
Ve “İyi ki varsın.” dediğimiz Erenlerimiz, var olmaya devam etsin.

YORUMLAR